Yaşam

Gassan Kanafani: Kılıç ve boyun arasında…

1936 yılında Filistin’in Birleşik Krallık mandası olan Akka şehrinde doğdu. Orta halli, Hıristiyan bir ailenin oğludur. Fransız Katolik Misyoner Okulu’nda eğitim gördü. 13 yaşında ‘sürgün’ yılları başlayana kadar Akka’da yaşadı. Babası hukukçu ve ülkesinin üzerine çöken karanlığın farkında: yaşamak onlar için bir onur meselesi haline geldi. Aile olarak yükselen tehlikenin ardından Lübnan ve Suriye’ye yapılan harcamalar.

Siyasi hayatının ilk yıllarında Cemal Abdülnasır’ın etkisiyle Arap milliyetçileri ile birlikte hareket etmiş, ardından Marksist-Leninist çizgide Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde (FHKC) aktif rol almış; sözcüsü olarak görev yapar. FHKC’nin parti programını yazan bir gazeteci, romancı, oyun yazarı, ideologdur. 36 yaşında katledilerek ölümsüzleşen devrimci işgal adamıdır. Kanafani herkesin önünde eğildiği bir isim…

SESSİZ OLAN ‘GÜNEŞTEKİ ADAMLAR’

36 yıllık hayatı boyunca tüm dünyayı etkisi altına alacak ve bir halkın emeğini meşru bir yere taşıyacak pek çok faaliyetin içinde yer alan Kanafani, devrimci statüsünü hayatının her alanında hızla sürdürmektedir. Dolayısıyla edebiyat ve çıkardığı gazeteler de bu çabanın bir parçasıdır. Birçok gazetede yayınlanan yazılarıyla dünya kamuoyunda tartışmalara neden oldu. Bazı grupların fikirlerini yok eder, bazı grupların başa çıkmasını zorlaştırır ve bu noktada bildiği ve tüm hayatını üzerine inşa ettiği Marksist çizgide hareket eder. O bir kalem ustasıdır ve kısa ömrü boyunca kalemini bir kez bile düşürmemiştir; kelimelerin gücüyle hareket eder. Sözü omuzudur, emeğini sözle örer, söz pratiğidir, söz yoldaşıdır…

Hayatı boyunca birçok makale, roman, hikâye ve tiyatro oyunu yazdı. Edebiyatını üzerine kurduğu ana tema her zaman halkıdır. Kanafani aynadır; Pisliği de gösterir, ‘kara’ çocukları da… Görünmeyen, unutulan, üzerlerine her gün bombalar atılan, güneşleri çalınan insanların güneşidir; bazen aydınlatır, bazen aydınlatır.

Tarihe tanık olmakla yetinmez, bizzat tarihe konu olur. Neler olup bittiğini uzaktan izlemez; kimi zaman parti organlarının gazetelerinde, kimi zaman burjuva medyasının uzattığı mikrofonların önünde, emeğini kamuoyuna taşıyor. Sanatın gücünün farkındadır; Durmuyor, ülkesiyle ilgili fikirlerini bir yandan diğer yana yayıyor. Acıyı öfkeye dönüştüren, öfkeden çaba çeken bir bilinçle gelişir.

1963’te kaleme alındığı ve yayımlandığı ilk günden itibaren bir klasik haline gelen ‘Güneşteki Adamlar’ bu bilincin vücut bulmuş halidir. Kanafani bir ölüm yolculuğunu anlatıyor. Yüzü halkına, öfkesi ise dünyaya: İnsan onurunun yok edilmesinin, talan edilmesinin ve yok edilmesinin bir gün çekip gitmekle çözülemeyeceğini konuşuyor. ‘Güneşteki Adamlar’, ‘Filistin’ demenin yasak olduğu ve çözümlemelerin devam ettiği, çaresizliği kabullenmediği bir dönemde ‘dil’in ‘halk’ olmasına dair bir roman. Fakir, çaresiz ve kimsesiz bir insanın kaderi olarak okuyabileceğimiz roman Kanafani’nin gerçeklikle bağının ne kadar güçlü olduğunun da bir göstergesidir. Roman, Basra’da bir kaçakçıda yolları kesişen üç Filistinlinin görüntüsündeki bir halkın tarihidir. Kaçmak ve yaşamak ya da kalmak ve ölmek üzerine bu roman aynı zamanda tarihsel sorunların bir projeksiyonu ve eleştirisidir. Roman bu noktada Altı Gün Savaşları’nın bir halk üzerinde yarattığı tahribata ışık tutar. Aynı zamanda ‘Men in the Sun’da gördüğümüz birbirinden farklı ve farklı dünya görüşlerine sahip Abu Qays, Assad ve Marwan karakterleri özünde üç temel krizin kapılarını aralıyor: ıssızlık, çaresizlik yılları. gençliğe ve bitmeyen yoksulluğa kaldı… Ve tüm bunların sebebi olan faşizm.

Men in the Sun, Gassan Kanafani, çeviri: Mehmet Hakkı Saygın, 80 sayfa, Metis Yayınları, 2023.

‘SUSANS’ VE ‘TELLERLER’

Tarihin nadide kavşaklarından biridir: Susanlar ve anlatıcılar… Kanafani bu noktada devrimci bir ahlakla hareket eder. Sırf ‘sustu’ diye ölen insanlarda bir halk dili var. ‘Susan’lardan geriye kalanlar ‘veznedar’dır. Kanafani, bu noktayı ispatlayan eleştirisinde, halkın içinde olmanın haklılığıyla sessiz kalanlara ve bu ölümcül sessizliğe sebep olanlara işaret etmektedir. Onun yakıcı sözleri, bir kavmin kavurucu acısından öte; Aynı zamanda körlerin ve sağırların egemen olduğu dünyaya karşı bir başkaldırıyı da gözler önüne seriyor.

Yaşamın ve ölümün ortasında adaleti arayan devrimci çabanın Kanafani ve onun gibi mücadele edenlerle tüm dünyada tanınmasının belki de nedeni budur.

emirgazihaber.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu